UNUTULAN DEPREM GERÇEĞİ


Türkiye'yi doğal afetler bağlamında düşündüğümüzde akla ilk olarak,hiç şüphe yok ki deprem gelir.Sarsılmayı içgüdüsel bir davranış haline getirmiş olan yerküre,bunu dışa vurabilmek için daha genç olan kara katmanlarını pek sever.Türkiye'nin yer aldığı coğrafyayı göz önünde bulundurduğumuzda depremden kaçış imkanı bulunmadığını anlamak zor değildir.Depremden az hasarla kurtulabilmek insanoğlunun elindedir.Tedbir alınmadığı,bireylerin deprem esnasında ve sonrasında neler yapılacağı hakkında bilinçli olmadıkları takdirde zaiyatın artması kaçınılmazdır.

17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nin sembol fotoğraflarından...
Yaklaşık 17 yıl önce gerçekleşen 17 Ağustos 1999 depremi derin yara açmıştır.Resmi raporlara göre 18 bin 373 kişi öldü,23 bin 781 kişi yaralandı,505 kişi de sakat kaldı.Büyük can ve mal kaybına neden olan depremde  285 bin 211 ev ile 42 bin 902 iş yeri büyük hasar gördü.Depremin böylesine ağır bilanço yaratmasının temel nedeni,dayanıksız veya çürümeye yüz tutmuş yapılardır.İlk yardım konusunda yeterince bilgili ve hızlı olunmayışı da tabloyu 17 Ağustos Gölcük depreminden yaklaşık 4 ay sonra Düzce'de,sonraki yıllarda da çeşitli illerde yaşanan -Gölcük merkezli kadar olmasa da- şiddetli depremler olmuştur. 17 Ağustos Gölcük ve 12 Kasım Düzce depremlerinden sonra toplumda mecburi olarak ve korkunun da payıyla deprem bilinci belli bir süreliğine de olsa yerine oturmuştu.'Deprem Dede' lakabıyla tanınan Ahmet Mete Işıkara,ne zaman televizyon programına katılsa,herkes pür dikkat izlemekte,tavsiyelerine uymaya çalışmaktaydı.Okullar başta olmak üzere tüm kamu binalarında deprem tatbikatları yapılmaktaydı.Apartman sakinleri,binalarının dayanıklık testine alınması için başvurularda bulunmaktaydı.Her mahallede olası bir depremin ardından kullanılabilmesi için ilkyardım malzemeleri barındıran konteynerler bulunmaktaydı.Fakat bunlar sonradan hırsızlık başta olmak üzere kimi sebeplerden ötürü kaldırılmak zorunda kalındı.Yıllar ilerledikçe deprem gündemden düşmeye,yaşanan acı tecrübeler kimi insanlar tarafından unutulmaya başladı.

Günümüzde Kentsel Dönüşüm Yasası ile birlikte başta İstanbul olmak üzere birçok kentte sağlam olmayan binalar yıkılıp,sıfırdan inşa edilmektedir. Bu,depreme karşı alınabilecek tedbirlerin başında gelmesine karşın,tek başına yeterli değildir.İnsanların gerekli donanıma sahip olması,deprem sonrası güvenli toplanma alanlarının belirlenmesi de büyük önem arz etmektedir.Sakin kalmak,kriz yönetimini de ustaca halletmek kayıpları azaltmaya yardımcı olacaktır.

Birinci derece deprem kuşağında yer alan Japonya,bu gerçekle yaşamaya alışmıştır.Öyle ki,şiddetli sarsıntılarda bile -dev tsunami yaşanmadığı takdirde- doğru hamleler sayesinde minimum düzeyde hasar yaşanabilmektedir.Benzer şekilde,sistemini tam anlamıyla oturtmuş diğer gelişmiş ülkelerde de durum aşağı yukarı böyledir.Darısı ülkemizin başına diyelim...

e.a.

Yorumlar