Son yıllarda olmazsa olmaz bir sektör haline gelen
medya ve çağın egemen sistemlerinden kapitalist iktisat düzeni,aynı zamanda
birbirleriyle iç içe geçmiş durumda. -Klasik bir söylemle- “Küreselleşen
dünyamızın” yol açtığı
etkenler,kaçınılmaz olarak ekonomik sistemin bir parçası olan insanı da
etkiliyor. Kapitalist düzenin insanların bilinçaltına işlediklerini ise;”harca,tüket,gez,eğlen!”
olarak belirtebiliriz.Çünkü bu sistem,kâr elde edebilmek ve devamlılığını
sağlayabilmek amacıyla üretilenlerin tüketilmesi ve daha fazla ürünlere
ihtiyacın olması,farklı arayışların ortaya çıkması için harıl harıl çalışıyor.Artık
her evde mecvut olan medya kanallarının gücünün farkında olan üreticiler ,dağıtıcılar ,bayiiler,sponsorlar için çok faydalı bir reklam yatırımı olan medya,cazip
bir seçenek olarak karşılarında durmakta.Ulusal ölçekte yayıncılık anlayışına
sahip olan ve daha fazla takip edilen medya kanalları,daha çok insana ulaşma
imkanı tanıdığından bir adım önde duruyor.Egemen kültür,insanları toplumsal
sorunlardan uzaklaştırıp,eğlenceyi,tüketimi yönlendirirken,bir yandan da bu
durumdan gelir elde ediyor.”Ben” merkezli düşünmeye başlayan bireyler,kendi
koşullarını geliştirmek için uğraşmaya başlarken,çevrelerindeki insanları
kendilerine rakip olarak görebiliyorlar.Toplumun her kitlesine hitap eden
medyanın da bunda payı büyük.
Lüks evler,pahalı arabalar,gösterişli kıyafetler,son
model elektronik eşyalar,hizmetçiler,şöförler…Başta diziler olmak üzere
televizyon ekranında zengin ve konforlu bir yaşamı temsil eden o kadar çok öğe
var ki…Ve neredeyse en çok izlenen diziler de böyle öğeleri,temsilleri
barındıranlardan oluşmakta.Kendini dizi karakterleriyle özdeşleşleştirme oranı yüksek
olan toplumumuzda,insanlar zengin bir yaşam hayaliyle günlerini geçirmeye
başlıyor.Bunun farkında olan üreticiler ise,reklamlarda ve dizilerde ürünlerin
özelliklerini,markalarını adeta insanların gözlerine sokuyorlar.Ünlü insanları
reklamlarda kullanarak veya onların dizide kullandıkları bir ürünü,dizi
karakterinin adıyla piyasaya sürerek ellerini ovuşturmaya başlıyorlar. Televizyonda
gördüğü bir ürünü,yakın çevresinde kullanan olduğu gören,belki de zaruri
ihtiyaçları için kullanacağı parayı,bireyselliğin getirmiş olduğu davranışlar
ve rekabet anlayışıyla bir an bile düşünmeden alışveriş için harcayabiliyor.”Moda”
kavramı insanlar üzerinde sanal bir “mahalle baskısı” yaratıp,ürünlerin hemen
eskidiği algısı yaratıyor.Dolayısıyla insanların yaşam koşulları -kapitalist
sistemin- istediği yönde değişebilmekte,gelir düzeyi farklı olan kitleler
arasında da bir sınıflaşma oluşabilmektedir.Gelişen teknolojik koşullar ve gelir elde etme amacına bağlı olarak ortaya
çıkan online alışveriş siteleri,her gün sayısını artırmakta ve sunduğu
imkanları genişletmekte. Dolayısıyla insanlar,istedikleri her şeye diledikleri
anda ulaşabiliyorlar. Gazetelerde,reklamlarda markaların inidirim duyuruları
birbirini kovalıyor. Ceplerinde kredi kartı bulunan insanlar,bilinçaltlarına
etki eden mesajlar yüzünden bir yerine üç ürün alabiliyorlar.Alıveriş yapmayı
hobi olarak veya stres atmak için
niteleyenlerin sayısı da az değil.
Tasarruf yapmak yerine israfı ön plana çıkaran bir anlayışla karşı karşıyayız.Dolayısıyla da doğal yaşantımız,sekteye uğramakta,buna bağlı olarak birçok problem ortaya çıkmakta.Tüketimi teşvik eden öğelerin medya vasıtasıyla daha da etkileyici oldukları aşikar.Bu durumun önüne geçmenin yolu,insanları alışveriş rüyasından uyandırmaktan geçiyor.Yoksa tükenen sadece para değil,biz de olacağız…
e.a.
Yorumlar
Yorum Gönder